1.Raw beslenme
Raw yani "çiğ" beslenme, vegan beslenmenin bütün kurallarına artı olarak, bitkilerin 40 derecenin üstünde pişirilmemesi ilkesine dayanıyor. Raw food, doğanın bizlere sunduğu besinleri, sebze ve meyveleri, en saf haliyle tüketmeye dayalı bir beslenme biçimi. Besinler hiç işlem ve ısı görmeden, ham halleriyle tüketiliyor. Böylelikle içindeki her şey canlı olarak vücudumuza giriyor. Çiğ kuru yemişler, tohumlar, filizlendirilmiş baklagiller, kurutulmuş meyveler ve tüm taze meyve ve sebzeler yenilebiliyor. Sebzeler çiğ tüketildiğinde, içlerinde bulunan vitamin ve enzimler yok olmaz; vücudun pH seviyesi alkali (bazik) hâle gelir.
Çiğ beslenmenin temellerini incelemek için geçmişe bir göz atmak gerekiyor. Bu yüzden milattan öncesine ışınlanıyoruz. İlk insanların doğada buldukları her şeyi pişirmeden tükettiklerine rastlıyoruz. Ateş bulunduktan sonra beslenme düzenleri de değişmeye başlıyor haliyle. Raw food ise yüzyıllar öncesinin geleneğini yaşatıyor, atalarının ayak izlerini takip edip, çiğ besleniyor.
Raw food, her şeyden önce bir yaşam biçimi aslında. Çiğ olarak beslenmeye başlayan bireyler, bunu hayatlarının felsefesi haline getirip, buna uygun yaşamaya başlıyorlar. Onlarla ilgili bilmeniz gereken ilk şey; bunun bir yaşam biçimi olduğu ve beslenme türlerinden biri olduğu. Yapılan araştırmalar yüzde 75 oranında çiğ beslenmenin daha güçlü bir bağışıklık sistemi, daha kaliteli uyku ve enerjik bir bünye sağlayacağını söyleseler de uzun vadede bazı riskleri mevcut. Çiğ beslenenler, ileride veganları da tehdit eden B-12 eksikliği, protein yetersizliği ve sağlıklı kolesterolün düşmesi gibi tehlikelerle karşılaşabilir.
Her alternatif beslenme çeşidi, her bireye uygun değil. Hepiniz biliyorsunuz zaten, ama biz yine de bir kez daha altını çizelim. Bu şekilde beslenmeye yeni başlayacaksanız, mutlaka doktorunuza bir danışın. Vücudunuzun buna hazır olup, olmadığından emin olun.
Raw beslenemenin yararları:
Tükettiğiniz her besinin içinde vitamin, mineral, bakteri ve enzimler var. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu enzimler ısıdan çabucak ölebilen ya da etkisi azalabilen şeyler. Çiğ beslenirken bunları doğrudan alabiliyorsunuz. Bu durum vücudunuzun daha sağlıklı olmasında büyük pay sahibi oluyor. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Çiğ beslenmek aynı zamanda sindirim sistemini düzenliyor. Sindirim problemlerini yok denecek kadar az boyutlara getiriyor. Ek olarak; çiğ beslenmek ruhen ve fiziken daha mutlu ve sağlıklı bir insan olmanıza yardımcı oluyor.
2.Paleolitik beslenme
Paleolitik beslenme tipinin çıkış noktası; bugün yiyip içtiklerimizin atalarımızın genlerine uygun olmadığı, hastalıkların bu sebeple oluştuğu hipotezidir. Diyabet, hipertansiyon, kolesterol, metabolik sendrom ve obezite gibi hastalıkların önüne geçtiği düşünülen bu beslenme biçiminin diğer adı "avcı-toplayıcı diyeti". "Yontma Taş Çağı'nda yaşayan bir mağara insanı nasıl beslenirdi?" sorusuna vereceğiniz her cevap bu diyetin prensibini oluşturuyor. O çağda bulunmayan hiçbir gıda yenmiyor; işlenmiş besinler, buğday ürünleri, rafine yağlar ve aklınıza gelebilecek her türlü yapay şeker içeren gıdalar…
Ataların gibi beslen düşünce yapısı oldukça cazip ve giderek popülerleşmektedir.
Tüketilebilecekler yelpazesi ise oldukça geniş. Organik olmak kaydıyla sınırsız et, süt, yumurta yenebiliyor; meyve, sebze ve balık ise yalnızca mevsiminde tüketilmeye çalışılıyor. Az pişmiş veya çiğ yemek de yine tavsiye edilenler arasında. İşin çelişkili yanı ise; mesela sınırsız et yemek serbestken etini yedikleri hayvanların yemlerinin doğal olabileceğini düşünmeleri.
Yazar olarak benim fikrimi soracak olursanız, sağlıklı diyerek tükettiğimiz çoğu meyvenin sebzenin üretim aşamasında ve öncesinde kilolarca ilaç ve gübre mevcut. Toprak verimsiz diye atılan ilaçlar bir süre sonra daha büyük sorunları meydana getirmekte. Organik diye aldığımız yumurta, tavuk biraz daha fazla yumurta versin diye hormonal birtakım ilaçlara maruz kalmakta. En basitinden bir maydanoz bile ilaçsız yetişemez duruma gelmiştir, ilaçsız yetişse bile pazarda küçük ve sarı olduğu gerekçesiyle satılamaz hale gelmiştir.
3.Friganizm
İngilizce "free" (bedava) ve "vegan" kelimelerinin bileşkesi olan friganizmde tüketim çılgınlığına karşı dünyadaki kıt kaynakların korunması amaçlanıyor. Bu kişi bir gece çöp tenekesine daldığını ve büyük miktarda peynir bulduğunu iddia etmektedir. Ve bunu şu şekilde ifade etmiştir, "Vegan olmak için, hadi özgür olalım." Bu hikâyeyi paylaştı ve sonra biri “Neden Freegan?” adlı bir broşür yazdı. Şaka olarak başlayan bu kelimeyi, öncelikle israfa el koyarak kapitalizme katılımı azaltma ve kapitalizme alternatifler oluşturma öğretisine dönüştürdü (Brown, 2016)
Freegan akımının öncülerinden ABD’li Adam Weissman’a göre freeganizm, “israfı önlemek, daha az çalışabilmek için para biriktirmek ve tüketimin etkilerini en aza indirgemek için oluşturulmuş bir strateji ve siyasi kültür” olarak tanımlanmıştır (Gömdeniz, 2012).
Ekolojik duyarlılığı oldukça yüksek olan friganlar; ulaşım için otostop yahut bisikleti, ücretsiz barınma için de terk edilmiş binaları dönüştürmeyi seçiyorlar. Savurgan kapitalist döngüyü kırma amacı güden akımın New York kökenli olması da ilginç ve ironik bir ayrıntı. Ne kadar hijyenik orası tartışılır.
Freegan Yaşam İlkeleri
Freeganlar, satın almadan bir şeyleri ücretsiz almak için çok çeşitli stratejiler kullanmaktadırlar. Deneyimli freeganlar, bir kuruş bile harcamadan yiyecek, barınak, giyecek, ulaşım ve eğlenme gibi ihtiyaçlarını giderebilirler. Freeganlar sadece çöp dalışı ile yiyeceklerini sağlamazlar. Çöpe dalış yapmayan freeganlar da var. Bunlar bahçıvanlık yapan, yabani otlardan beslenen ve kendi yiyeceklerini yetiştirebilen kişilerdir. Ayrıca her çöp dalışı yapan kişiler freegan olmayabilir (Cobbs, 2014).
Freeganların diğer yöntemleri aşağıdaki gibidir:
Tüm bu beslenme şekillerinde de görüyoruz ki, sağlıklı beslenme göreceli ve değişken olabiliyor. Çoğumuz tarihi bir gün geçen tavuğu çöpe atarken bir kısmımız da israf etmemek ve tasarruf sağlamak için o tavuğu yiyebiliyor. Nasıl beslenirsek beslenelim doğayı korumaya ve sağlığımızı dengede tutmaya çalışmalıyız.
Sizin bu beslenme biçimleriyle ilgili görüşünüz nedir? Böyle beslenen birilerini tanıyor musunuz? Siz böyle beslenir misiniz? Yorum kısmına yazabilirsiniz :)
Raw yani "çiğ" beslenme, vegan beslenmenin bütün kurallarına artı olarak, bitkilerin 40 derecenin üstünde pişirilmemesi ilkesine dayanıyor. Raw food, doğanın bizlere sunduğu besinleri, sebze ve meyveleri, en saf haliyle tüketmeye dayalı bir beslenme biçimi. Besinler hiç işlem ve ısı görmeden, ham halleriyle tüketiliyor. Böylelikle içindeki her şey canlı olarak vücudumuza giriyor. Çiğ kuru yemişler, tohumlar, filizlendirilmiş baklagiller, kurutulmuş meyveler ve tüm taze meyve ve sebzeler yenilebiliyor. Sebzeler çiğ tüketildiğinde, içlerinde bulunan vitamin ve enzimler yok olmaz; vücudun pH seviyesi alkali (bazik) hâle gelir.
Çiğ beslenmenin temellerini incelemek için geçmişe bir göz atmak gerekiyor. Bu yüzden milattan öncesine ışınlanıyoruz. İlk insanların doğada buldukları her şeyi pişirmeden tükettiklerine rastlıyoruz. Ateş bulunduktan sonra beslenme düzenleri de değişmeye başlıyor haliyle. Raw food ise yüzyıllar öncesinin geleneğini yaşatıyor, atalarının ayak izlerini takip edip, çiğ besleniyor.
Raw food, her şeyden önce bir yaşam biçimi aslında. Çiğ olarak beslenmeye başlayan bireyler, bunu hayatlarının felsefesi haline getirip, buna uygun yaşamaya başlıyorlar. Onlarla ilgili bilmeniz gereken ilk şey; bunun bir yaşam biçimi olduğu ve beslenme türlerinden biri olduğu. Yapılan araştırmalar yüzde 75 oranında çiğ beslenmenin daha güçlü bir bağışıklık sistemi, daha kaliteli uyku ve enerjik bir bünye sağlayacağını söyleseler de uzun vadede bazı riskleri mevcut. Çiğ beslenenler, ileride veganları da tehdit eden B-12 eksikliği, protein yetersizliği ve sağlıklı kolesterolün düşmesi gibi tehlikelerle karşılaşabilir.
Her alternatif beslenme çeşidi, her bireye uygun değil. Hepiniz biliyorsunuz zaten, ama biz yine de bir kez daha altını çizelim. Bu şekilde beslenmeye yeni başlayacaksanız, mutlaka doktorunuza bir danışın. Vücudunuzun buna hazır olup, olmadığından emin olun.
Raw beslenemenin yararları:
Tükettiğiniz her besinin içinde vitamin, mineral, bakteri ve enzimler var. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu enzimler ısıdan çabucak ölebilen ya da etkisi azalabilen şeyler. Çiğ beslenirken bunları doğrudan alabiliyorsunuz. Bu durum vücudunuzun daha sağlıklı olmasında büyük pay sahibi oluyor. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Çiğ beslenmek aynı zamanda sindirim sistemini düzenliyor. Sindirim problemlerini yok denecek kadar az boyutlara getiriyor. Ek olarak; çiğ beslenmek ruhen ve fiziken daha mutlu ve sağlıklı bir insan olmanıza yardımcı oluyor.
2.Paleolitik beslenme
Paleolitik beslenme tipinin çıkış noktası; bugün yiyip içtiklerimizin atalarımızın genlerine uygun olmadığı, hastalıkların bu sebeple oluştuğu hipotezidir. Diyabet, hipertansiyon, kolesterol, metabolik sendrom ve obezite gibi hastalıkların önüne geçtiği düşünülen bu beslenme biçiminin diğer adı "avcı-toplayıcı diyeti". "Yontma Taş Çağı'nda yaşayan bir mağara insanı nasıl beslenirdi?" sorusuna vereceğiniz her cevap bu diyetin prensibini oluşturuyor. O çağda bulunmayan hiçbir gıda yenmiyor; işlenmiş besinler, buğday ürünleri, rafine yağlar ve aklınıza gelebilecek her türlü yapay şeker içeren gıdalar…
Ataların gibi beslen düşünce yapısı oldukça cazip ve giderek popülerleşmektedir.
Tüketilebilecekler yelpazesi ise oldukça geniş. Organik olmak kaydıyla sınırsız et, süt, yumurta yenebiliyor; meyve, sebze ve balık ise yalnızca mevsiminde tüketilmeye çalışılıyor. Az pişmiş veya çiğ yemek de yine tavsiye edilenler arasında. İşin çelişkili yanı ise; mesela sınırsız et yemek serbestken etini yedikleri hayvanların yemlerinin doğal olabileceğini düşünmeleri.
Yazar olarak benim fikrimi soracak olursanız, sağlıklı diyerek tükettiğimiz çoğu meyvenin sebzenin üretim aşamasında ve öncesinde kilolarca ilaç ve gübre mevcut. Toprak verimsiz diye atılan ilaçlar bir süre sonra daha büyük sorunları meydana getirmekte. Organik diye aldığımız yumurta, tavuk biraz daha fazla yumurta versin diye hormonal birtakım ilaçlara maruz kalmakta. En basitinden bir maydanoz bile ilaçsız yetişemez duruma gelmiştir, ilaçsız yetişse bile pazarda küçük ve sarı olduğu gerekçesiyle satılamaz hale gelmiştir.
3.Friganizm
İngilizce "free" (bedava) ve "vegan" kelimelerinin bileşkesi olan friganizmde tüketim çılgınlığına karşı dünyadaki kıt kaynakların korunması amaçlanıyor. Bu kişi bir gece çöp tenekesine daldığını ve büyük miktarda peynir bulduğunu iddia etmektedir. Ve bunu şu şekilde ifade etmiştir, "Vegan olmak için, hadi özgür olalım." Bu hikâyeyi paylaştı ve sonra biri “Neden Freegan?” adlı bir broşür yazdı. Şaka olarak başlayan bu kelimeyi, öncelikle israfa el koyarak kapitalizme katılımı azaltma ve kapitalizme alternatifler oluşturma öğretisine dönüştürdü (Brown, 2016)
Bu akımın taraftarları yiyeceklerini restoranların, marketlerin, manavların çöpe attığı yiyecekleri toplayarak sağladığından akımın diğer adı "dumpster diver", yani "çöpe dalanlar." Çöpler onlar için yalnızca yemek kaynağı değil, giyecek ve her türlü ev eşyası demek. Friganizm felsefesinde çöp diye bir şey yok desek yeridir.
Freegan akımının öncülerinden ABD’li Adam Weissman’a göre freeganizm, “israfı önlemek, daha az çalışabilmek için para biriktirmek ve tüketimin etkilerini en aza indirgemek için oluşturulmuş bir strateji ve siyasi kültür” olarak tanımlanmıştır (Gömdeniz, 2012).
Ekolojik duyarlılığı oldukça yüksek olan friganlar; ulaşım için otostop yahut bisikleti, ücretsiz barınma için de terk edilmiş binaları dönüştürmeyi seçiyorlar. Savurgan kapitalist döngüyü kırma amacı güden akımın New York kökenli olması da ilginç ve ironik bir ayrıntı. Ne kadar hijyenik orası tartışılır.
Freegan Yaşam İlkeleri
Freeganlar, satın almadan bir şeyleri ücretsiz almak için çok çeşitli stratejiler kullanmaktadırlar. Deneyimli freeganlar, bir kuruş bile harcamadan yiyecek, barınak, giyecek, ulaşım ve eğlenme gibi ihtiyaçlarını giderebilirler. Freeganlar sadece çöp dalışı ile yiyeceklerini sağlamazlar. Çöpe dalış yapmayan freeganlar da var. Bunlar bahçıvanlık yapan, yabani otlardan beslenen ve kendi yiyeceklerini yetiştirebilen kişilerdir. Ayrıca her çöp dalışı yapan kişiler freegan olmayabilir (Cobbs, 2014).
Freeganların diğer yöntemleri aşağıdaki gibidir:
- Kentsel toplayıcılık (çöp kutusu dalışı/masa dalışı)
- Atıkları Yeniden Kullanma ve Geri Kazanımı
- Yeşile Dönüş (Bahçıvanlık)
- Çevre dostu seyahat
- Ücretsiz Barınma-Kirasız konut
- Takas
- Daha Az Çalışma
Tüm bu beslenme şekillerinde de görüyoruz ki, sağlıklı beslenme göreceli ve değişken olabiliyor. Çoğumuz tarihi bir gün geçen tavuğu çöpe atarken bir kısmımız da israf etmemek ve tasarruf sağlamak için o tavuğu yiyebiliyor. Nasıl beslenirsek beslenelim doğayı korumaya ve sağlığımızı dengede tutmaya çalışmalıyız.
Sizin bu beslenme biçimleriyle ilgili görüşünüz nedir? Böyle beslenen birilerini tanıyor musunuz? Siz böyle beslenir misiniz? Yorum kısmına yazabilirsiniz :)
Yorumlar
Yorum Gönder