Ana içeriğe atla

Frutaryen Beslenme. Steve Jobs diyeti! Nedir, Nasıl uygulanır?





Frutaryen beslenme


    Steve Jobs diyetini hiç duydunuz mu? Bu diyet Steve Jobs tarafından uzun yıllar takip edilmiştir ve onun çoğu zaman sadece bir çeşit meyve veya sebze ile hayatını sürdürdüğü bilinmektedir. Hatta Mr. Jobs filminde oynayacak olan Ashton Kutcher, role girebilmek için bu beslenme düzenine geçmiştir ve filmin çekimleri başlamadan iki hafta önce hastaneye düşmüştür.


    Peki frutaryen beslenme nedir? Bu beslenme düzeni, bireyin temel olarak veya sadece meyveler ile beslenmesi olarak tanımlanmaktadır. Tüketilen besinlerin %80’inin meyve ve sebze, gerisinin yağ ve protein olması da bazı frutaryenler tarafından kabul görmektedir. Bu beslenme şekli diyabet hastalığına neden olur diye düşünülmüş fakat frutarienler üzerinde yapılan bir araştırma diyabet ve şeker hastalığına hiçbir etkisi olmadığını göstermiş. Lakin çok uzun süre bu beslenme düzenini devam ettirmek, sağlığımız için gerekli olan pek çok besini almamıza engel olur ve yetersiz beslenme riskini hayli yükseltir.

   İngiliz Beslenme Örgütü tarafından bu konuda yapılan açıklama şu şekildedir:

“Frutaryen beslenme düzeninde ihtiyaç duyduğunuz tüm besinleri almanız imkansıza yakındır. Temel yağ asitlerini alamazsınız. Bunlardan birisi de B12’dir ve yeterince almazsanız anemi ile karşılaşırsınız. Bunun yanında kalsiyum, protein ve demir eksiklikleri yorgunluğa sebep olur. Osteoporoz riski de artar. Bağışıklık sistemi ise büyük ihtimalle düşük bir seyir izleyecektir.”
 
  Bu beslenme düzeni bazı diyetlerde de uygulanıyor, eğer böyle bir beslenme düzenine geçecekseniz uzun süre sürdürmenizde bazı sıkıntılarla karşılaşabilirsiniz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

3 farklı beslenme çeşidi! Raw, Paleolitik, Friganizm YOK ARTIK DİYECEKSİNİZ!

1.Raw beslenme     Raw yani "çiğ" beslenme, vegan beslenmenin bütün kurallarına artı olarak, bitkilerin 40 derecenin üstünde pişirilmemesi ilkesine dayanıyor. Raw food, doğanın bizlere sunduğu besinleri, sebze ve meyveleri, en saf haliyle tüketmeye dayalı bir beslenme biçimi. Besinler hiç işlem ve ısı görmeden, ham halleriyle tüketiliyor. Böylelikle içindeki her şey canlı olarak vücudumuza giriyor. Çiğ kuru yemişler, tohumlar, filizlendirilmiş baklagiller, kurutulmuş meyveler ve tüm taze meyve ve sebzeler yenilebiliyor. Sebzeler çiğ tüketildiğinde, içlerinde bulunan vitamin ve enzimler yok olmaz; vücudun pH seviyesi alkali (bazik) hâle gelir.     Çiğ beslenmenin temellerini incelemek için geçmişe bir göz atmak gerekiyor. Bu yüzden milattan öncesine ışınlanıyoruz. İlk insanların doğada buldukları her şeyi pişirmeden tükettiklerine rastlıyoruz. Ateş bulunduktan sonra beslenme düzenleri de değişmeye başlıyor haliyle. Raw food ise yüzyıllar öncesinin geleneğini yaşatıyor, atala

Kendin olma özgürlüğü. Biz bu muyuz?

Biz bu hayata başkalarını memnun etmek için mi geldik? Aman annem üzülmesin, aman babam kırılmasın, aman sevgilim darılmasın... Biz bu muyuz yani? Bir kere geldiğimiz şu hayatta başkalarının istediği gibi, onların memnuniyetine göre yaşamak için mi geldik? Hayallerimizi bile kısıtlayarak ve belli çizgiler dahilinde kuruyor olduk farkında mısınız? Bir evim olsun, arabam olsun bir de eşim olsun yeter diye düşünebiliyoruz artık. bunlar da güzel şeyler elbette ama neden artık kuzey ışıklarını görmeyi, Times meydanındaki kocaman ekranları arkamıza alarak fotoğraf çekilmeyi, Japonya’daki yöresel yemekleri yemeyi,  ülkemizi gezmeyi düşünmüyoruz? Sığ düşünür olduk. Çevremizdeki insanların düşünce tarzlarına maruz kalarak, kendimizi onlar gibi yetiştirerek sığ düşünür olduk.  Kayboluyoruz. İçimizdeki hevesi kaybettiğimiz için kendimiz de kayboluyoruz. Sıradan hale geliyoruz. 20 yıl önce genç olan anne babamız, 50 yıl önce genç olan nene dedemiz gibi biz de şimdi 18 20 yaşında gençler olarak kay

Konfor alanı ve başarı hakkında;

        Bu yazıda iki konudan bahsedeceğim; birincisi konfor alanı hakkında, ikincisi de asıl başarının 4'de uyanmak olmadığı hakkında olacak.       İnternette, arkadaşlarımızla sohbetlerimizde, okuduğumuz bir kişisel gelişim kitabında hep duyduğumuz şu konfor alanı hakkında konuşmak istememim nedeni artık yanlış anlaşılıyor oluşu. Evet artık konfor alanı işini yanlış anlıyoruz. Konfor alanından çıkmak demek aslında yapmaktan rahatsızlık duyduğun, sevmediğin ama yapmak zorunda olduğun şeyleri yapmak demektir. Sadece sevdiğimiz şeyleri yaparak bir ömür geçiremeyiz, bu mümkün değil. En basitinden spor yapmayı herkes sevmez, hoşlanmaz ama bir derecede hepimiz yapmak zorundayızdır. kas ağrılarına, incinmelere rağmen yapmak zorundayızdır. bu konfor alanımızdan çıkmak demektir çünkü sevmesek de yapmak zorundayız.       İnternette şu sıralarda konfor alanının sadece telefona daha az bakmak ya da yataktan kalkıp birkaç saat ders çalışmak olarak anlaşıldığını görüyorum, evet bir ölçüde doğr