Ana içeriğe atla

Kendin olma özgürlüğü. Biz bu muyuz?



Biz bu hayata başkalarını memnun etmek için mi geldik? Aman annem üzülmesin, aman babam kırılmasın, aman sevgilim darılmasın... Biz bu muyuz yani? Bir kere geldiğimiz şu hayatta başkalarının istediği gibi, onların memnuniyetine göre yaşamak için mi geldik? Hayallerimizi bile kısıtlayarak ve belli çizgiler dahilinde kuruyor olduk farkında mısınız? Bir evim olsun, arabam olsun bir de eşim olsun yeter diye düşünebiliyoruz artık. bunlar da güzel şeyler elbette ama neden artık kuzey ışıklarını görmeyi, Times meydanındaki kocaman ekranları arkamıza alarak fotoğraf çekilmeyi, Japonya’daki yöresel yemekleri yemeyi,  ülkemizi gezmeyi düşünmüyoruz? Sığ düşünür olduk. Çevremizdeki insanların düşünce tarzlarına maruz kalarak, kendimizi onlar gibi yetiştirerek sığ düşünür olduk. 


Kayboluyoruz. İçimizdeki hevesi kaybettiğimiz için kendimiz de kayboluyoruz. Sıradan hale geliyoruz. 20 yıl önce genç olan anne babamız, 50 yıl önce genç olan nene dedemiz gibi biz de şimdi 18 20 yaşında gençler olarak kayboluyoruz. Yitip gidiyoruz işte. Bu düzene biz de karşı bile çıkmadan ayak uyduruyoruz. Karşı çıkmayı da unuttuk çünkü. Uyuyoruz, uyuşuk oluyoruz, biz bunu ayık olmak sanıyoruz orası ayrı….


Ailemizin istediği mesleği seçiyoruz, yıllarca mutsuz bir şekilde o işe gidip geliyoruz. Hayat bu diyoruz, işe git, ayın 15'inde maaşın yatsın, mis gibi yaşa...


Biz bu muyuz? 20-30 sene başkalarının bizim için seçtiği, kurguladığı, altına imzalarını attıkları hayatı yaşamak için mi geldik yani? En az 16 sene bunun için mi okuyoruz?  Yatmadan önce kurduğumuz hayaller bundan ibaret mi?


Hayır. Biz bundan daha fazlasıyız. Kendi seçimlerimizle varız, var olmalıyız. Bırak konuşsun akrabalar, eş dost. Hiç sustuklarını gördük mü? Biz iyi olsak da kötü olsak da, çok çalışsak da hiç çalışmasak da onlar hep konuştu. Sadece dedikodunu yapabilen insanları umursama ve kendi hayatının yazarı ol. Asıl bunun için çabala.


İnsanları mutlu etmek, kırmamak için çabaladığımız bu hayat artık içinde olduğumuz duvarların içinde bir de kafeste olmak gibi bir şey oldu. Bunların hepsi KOCA BİR SAÇMALIK! 


O çok sevdiğimiz kişiler bir gün tek celsede üzüp kırabiliyorlar bizi. Biz ağlayıp sızlıyoruz ve hemencecik iyi olup onlar için yaşamaya devam ediyoruz. 


Biz bu değiliz, uyanık olduğumuzu düşünüyoruz ama uyuyoruz. Tüm bu hayata karşı uykudayız. Artık onlar için çabalamak yerine, uyanmak için çabala. Farkına var. 


Sevgilerimle.💙




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

3 farklı beslenme çeşidi! Raw, Paleolitik, Friganizm YOK ARTIK DİYECEKSİNİZ!

1.Raw beslenme     Raw yani "çiğ" beslenme, vegan beslenmenin bütün kurallarına artı olarak, bitkilerin 40 derecenin üstünde pişirilmemesi ilkesine dayanıyor. Raw food, doğanın bizlere sunduğu besinleri, sebze ve meyveleri, en saf haliyle tüketmeye dayalı bir beslenme biçimi. Besinler hiç işlem ve ısı görmeden, ham halleriyle tüketiliyor. Böylelikle içindeki her şey canlı olarak vücudumuza giriyor. Çiğ kuru yemişler, tohumlar, filizlendirilmiş baklagiller, kurutulmuş meyveler ve tüm taze meyve ve sebzeler yenilebiliyor. Sebzeler çiğ tüketildiğinde, içlerinde bulunan vitamin ve enzimler yok olmaz; vücudun pH seviyesi alkali (bazik) hâle gelir.     Çiğ beslenmenin temellerini incelemek için geçmişe bir göz atmak gerekiyor. Bu yüzden milattan öncesine ışınlanıyoruz. İlk insanların doğada buldukları her şeyi pişirmeden tükettiklerine rastlıyoruz. Ateş bulunduktan sonra beslenme düzenleri de değişmeye başlıyor haliyle. Raw food ise yüzyıllar öncesinin geleneğini yaşatıyor, atala

Konfor alanı ve başarı hakkında;

        Bu yazıda iki konudan bahsedeceğim; birincisi konfor alanı hakkında, ikincisi de asıl başarının 4'de uyanmak olmadığı hakkında olacak.       İnternette, arkadaşlarımızla sohbetlerimizde, okuduğumuz bir kişisel gelişim kitabında hep duyduğumuz şu konfor alanı hakkında konuşmak istememim nedeni artık yanlış anlaşılıyor oluşu. Evet artık konfor alanı işini yanlış anlıyoruz. Konfor alanından çıkmak demek aslında yapmaktan rahatsızlık duyduğun, sevmediğin ama yapmak zorunda olduğun şeyleri yapmak demektir. Sadece sevdiğimiz şeyleri yaparak bir ömür geçiremeyiz, bu mümkün değil. En basitinden spor yapmayı herkes sevmez, hoşlanmaz ama bir derecede hepimiz yapmak zorundayızdır. kas ağrılarına, incinmelere rağmen yapmak zorundayızdır. bu konfor alanımızdan çıkmak demektir çünkü sevmesek de yapmak zorundayız.       İnternette şu sıralarda konfor alanının sadece telefona daha az bakmak ya da yataktan kalkıp birkaç saat ders çalışmak olarak anlaşıldığını görüyorum, evet bir ölçüde doğr