Ana içeriğe atla

Ben senin annenim, babanım.

 

    Ben senin annenim, senin odana izinsiz girebilirim. Sen uyurken senin odanı süpürebilirim, senden izinsiz dolaplarını karıştırabilirim çünkü ben senin annenim. Misafir geldiğinde namaz kılması için senin odana yönlendirebilirim, çocuk uyuyacaksa senin odanda uyutmalarını sağlayabilirim çünkü ben senin annenim. Senin işin, derslerin, sınav haftan, notların benim pek de umrumda değil, sen bana diplomayı getir yeterli. Senin evleneceğin kişiye benim karar vermem, onu sevmem gerekir çünkü ben senin annenim. Sen beni üzemezsin, kıramazsın. Cennet annelerin ayakları altındaymış çünkü. Benim her dediğimi yapmak zorundasın, annenin sözünü dinlemelisin. Ben sana kızıyorsam vardır bir bildiğim. Senin yaşın kaç başın kaç? Sen nerden bileceksin ki bu işleri?


    Ben senin babanım, sana kızabilirim, bağırabilirim, dövebilirim. Sen uyurken kapıları çarpabilirim, bağırarak telefonda konuşabilirim, babanım çünkü ben senin, her şeyi yapabilirim. Eğer sen bir kızsan sen ergenliğe girdikten sonra senin vücudunu izleyebilirim, röntgencilik yapabilirim, ben senin babanım çünkü. Sen bana karşı çıkamazsın, benim dediğim doğrudur. Sana zorla namaz kıldırabilirim, zorla oruç tutturabilirim çünkü dinini babandan öğrenmelisin. Seni zorla tesettüre sokabilirim, ben babanım çünkü, dediğim her şey harfiyen yapılmalı. Senin mesleğini ben seçerim, senin için en iyi neyse ben bilirim. Senin annene kızabilirim, onu dövebilirim ama sen iyi bir insan olmalısın. Ben sana saygı duymam ama senin bana saygın sonsuz olmalı. Seni terbiye etmek benim sorumluluğumda, evin reisi de benim senin baban da benim çünkü. Senin harçlığını vermek ya da vermemek benim keyfime kalmış bir şey, bana yanlış bir şey söylersen senin harçlığını kesebilirim. Ben senin babanım, senin üzerimde sonsuz yetkim var.


    Çocuklarının da bir birey olduğunu anlamayan ya da anlamak istemeyen ebeveynler çoğu zaman yanlış söylemlerde bulunabilirler. Buradaki hata aslında sadece onlarda değil, toplumun dayattığı şeyler ve kendi yetişme biçimleri de böyle davranış sergilemelerinde büyük önem arz ediyor. "Bizim zamanımızda sosyal medya mı vardı, internet mi vardı... televizyon bile yoktu, haline şükret." gibi sözler söylemek belki onları rahatlatıyordur ama çocukların ve gençlerin kendi benlikleri üzerinde değersizlik duygusunu artırır.

    Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken saygı duymaları, onların sağlıklı bir şekilde büyümelerine yardımcı olan temel bir unsurdur. Ancak, bazı ebeveynler çocuklarına saygı göstermek yerine, onları aşağılayıcı, küçük düşürücü veya aşırı kontrol edici davranışlar sergileyebilirler.

    Bu tür ebeveyn davranışlarının çocuklar üzerinde olumsuz bir etkisi vardır. Çocuklar, kendilerine değer verilmediğini veya saygı gösterilmediğini hissederler. Bu da onlar için düşük benlik saygısı, kendilerine güvensizlik ve reddedilme hisleri yaratır.

    Ayrıca, çocukların duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkileyecek kadar zararlı davranışlar sergileyen ebeveynler, çocuklarının sağlıklı bir şekilde büyümelerini engellerler. Bu nedenle, saygı göstermeyen ebeveynler, çocuklarının hayatlarına olumsuz bir şekilde etki ettiği için eleştirilmelidir.

    Bu ebeveynler, çocuklarının fikirlerine, hislerine ve düşüncelerine saygı duymak yerine, onları kendi istekleri doğrultusunda düzenlemeye ve kontrol etmeye çalışırlar. Bu tutumda bulunan ebeveynler, çocuklarının özgürlüğüne, kendi kararlarına ve kendilerini ifade etmelerine saygı duymazlar.

    Sonuç olarak, çocuklara saygı göstermeyen ebeveynler önemli bir sorundur. Bu ebeveynler, çocukların gelişimini engeller ve çocukların kendilerini güvende ve saygı görüyor hissetmeleri gereken bir ortamda büyümelerini engellerler. Bu nedenle, ebeveynlerin çocuklarına saygı göstermeleri, sağlıklı bir yetiştirme biçimi izlemeleri gerekmektedir.

    Ebeveynler, çocukların birey olduğunu kabul etmek ve saygı göstermek zorundadır. Bunu yapmayan ebeveynlerin, çocuklarıyla iletişim kurması ve onlarla olumlu bir ilişki kurması zor olabilir. Bu nedenle, ebeveynler çocuklarının ihtiyaçlarını anlamaya çalışmalı ve onların kararlarına saygı duymalıdır. Aksi takdirde, çocukları kendilerini ifade etmekten çekinebilir veya kendi kararlarını almaya çalışırken yetersiz hissedebilirler.


    Çocuğunuza saygıdan yoksun bir şekilde davrandıkça, onlara hakaret edince, aşağılayınca, kızınca ve bağırınca onlar ebeveynlerini sevmeyi bırakmazlar. Bu durumlarda kendilerini sevmeyi bırakırlar. Kendine saygı duymayı, kişisel benliklerini sevmeyi, kendilerine değer vermeyi bırakırlar. Çocuğunuzun da bir birey olduğunu unutmayalım. 💟


Buraya tıklayarak Instagram hesabımı görüntüleyebilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

3 farklı beslenme çeşidi! Raw, Paleolitik, Friganizm YOK ARTIK DİYECEKSİNİZ!

1.Raw beslenme     Raw yani "çiğ" beslenme, vegan beslenmenin bütün kurallarına artı olarak, bitkilerin 40 derecenin üstünde pişirilmemesi ilkesine dayanıyor. Raw food, doğanın bizlere sunduğu besinleri, sebze ve meyveleri, en saf haliyle tüketmeye dayalı bir beslenme biçimi. Besinler hiç işlem ve ısı görmeden, ham halleriyle tüketiliyor. Böylelikle içindeki her şey canlı olarak vücudumuza giriyor. Çiğ kuru yemişler, tohumlar, filizlendirilmiş baklagiller, kurutulmuş meyveler ve tüm taze meyve ve sebzeler yenilebiliyor. Sebzeler çiğ tüketildiğinde, içlerinde bulunan vitamin ve enzimler yok olmaz; vücudun pH seviyesi alkali (bazik) hâle gelir.     Çiğ beslenmenin temellerini incelemek için geçmişe bir göz atmak gerekiyor. Bu yüzden milattan öncesine ışınlanıyoruz. İlk insanların doğada buldukları her şeyi pişirmeden tükettiklerine rastlıyoruz. Ateş bulunduktan sonra beslenme düzenleri de değişmeye başlıyor haliyle. Raw food ise yüzyıllar öncesinin geleneğini yaşatıyor, atala

Kendin olma özgürlüğü. Biz bu muyuz?

Biz bu hayata başkalarını memnun etmek için mi geldik? Aman annem üzülmesin, aman babam kırılmasın, aman sevgilim darılmasın... Biz bu muyuz yani? Bir kere geldiğimiz şu hayatta başkalarının istediği gibi, onların memnuniyetine göre yaşamak için mi geldik? Hayallerimizi bile kısıtlayarak ve belli çizgiler dahilinde kuruyor olduk farkında mısınız? Bir evim olsun, arabam olsun bir de eşim olsun yeter diye düşünebiliyoruz artık. bunlar da güzel şeyler elbette ama neden artık kuzey ışıklarını görmeyi, Times meydanındaki kocaman ekranları arkamıza alarak fotoğraf çekilmeyi, Japonya’daki yöresel yemekleri yemeyi,  ülkemizi gezmeyi düşünmüyoruz? Sığ düşünür olduk. Çevremizdeki insanların düşünce tarzlarına maruz kalarak, kendimizi onlar gibi yetiştirerek sığ düşünür olduk.  Kayboluyoruz. İçimizdeki hevesi kaybettiğimiz için kendimiz de kayboluyoruz. Sıradan hale geliyoruz. 20 yıl önce genç olan anne babamız, 50 yıl önce genç olan nene dedemiz gibi biz de şimdi 18 20 yaşında gençler olarak kay

Konfor alanı ve başarı hakkında;

        Bu yazıda iki konudan bahsedeceğim; birincisi konfor alanı hakkında, ikincisi de asıl başarının 4'de uyanmak olmadığı hakkında olacak.       İnternette, arkadaşlarımızla sohbetlerimizde, okuduğumuz bir kişisel gelişim kitabında hep duyduğumuz şu konfor alanı hakkında konuşmak istememim nedeni artık yanlış anlaşılıyor oluşu. Evet artık konfor alanı işini yanlış anlıyoruz. Konfor alanından çıkmak demek aslında yapmaktan rahatsızlık duyduğun, sevmediğin ama yapmak zorunda olduğun şeyleri yapmak demektir. Sadece sevdiğimiz şeyleri yaparak bir ömür geçiremeyiz, bu mümkün değil. En basitinden spor yapmayı herkes sevmez, hoşlanmaz ama bir derecede hepimiz yapmak zorundayızdır. kas ağrılarına, incinmelere rağmen yapmak zorundayızdır. bu konfor alanımızdan çıkmak demektir çünkü sevmesek de yapmak zorundayız.       İnternette şu sıralarda konfor alanının sadece telefona daha az bakmak ya da yataktan kalkıp birkaç saat ders çalışmak olarak anlaşıldığını görüyorum, evet bir ölçüde doğr