Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Türkiye'deki kadın hakları nelerdir? Boşanma, soyadı ve eğitim...

     İçeriğe geçmeden önce birkaç şey söylemek istiyorum. Ben utanıyorum, kadın haklarını konuşmadan önce kadın cinayetlerini konuşmaktan, kız çocuklarının okula gönderilmemesini konuşmaktan utanıyorum. Kadın haklarını bilmek tabii ki çok önemli ama bunları ne sebeple öğrendiğimiz de büyük önem taşıyor. Yaklaşık 12 sayfa olan bu yazıma hoşgeldiniz, iyi okumalar.      Türkiye'de kadın hakları konusu, Batı dünyasındaki gelişmelere paralel olarak 19. yüzyıl ortalarından itibaren gündeme gelmiştir. Günümüzde Türkiye'de kadınların başlıca sorunları şunlardır: Aile içi şiddete ve kabadayılığa maruz kalmak Toplumsal ve kültürel baskı. Eğitim-öğretim imkânlarından yoksun bırakılmak. Çalışma hakkından yoksun bırakılmak. İş yerinde ayrımcılık ve gelir adaletsizliği. Kadına yönelik şiddet     Ben bu başlık altında bir şeyler yazmaktan şuan utanıyorum. Bu kadar kadın cinayeti olmasından utanıyorum. Keşke "Türk kadını yine tarih yazıyor" "kadınlar ekonomik bağımsızlığının tad

Türk Bilim Kadınları. Kadınların iş hayatında karşılaştığı sorunlar ve kız çocuklarının okullaşma oranları.

(resim: Feryal Özel, NASA Astrofizik Komitesi Başkanı)     "Bilim adamı" sözcüğüne karşın, sizlere biraz da bilim kadınlarımızı tanıtmak istiyorum. Maalesef ki ülkemiz bazı bölgelerinde kız çocukları okula gitme konusunda zorluk çekiyor, ilkokuldan sonrasına devam etmeye izinleri olmuyor, cahillik ve töreyle mücadele ediyorlar. Bu konuda elimden ne gelir bilmiyorum ama belki bu yazı ülkemizdeki tüm kızlara yardımcı ve ilham olur.     Bu yazıyı yazmamdaki amacım, Türk kadının ne kadar güçlü olduğunu, yenilmez ve çabalayan kişiler olduğunu göstermek. Yazıda bulunan kişiler ve ismi geçen kurumlar hakkında herhangi bir eleştiri, siyasal bir görüş yoktur.     Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, 2000'li yıllarda yüzde 39 olan kız çocuklarının ortaöğretimdeki okullaşma oranı bugün itibarıyla yüzde 95 oldu. Böylece ilk kez kız çocuklarının okullaşma oranı erkek çocukları geçti.     2000'li yıllarda yüzde 11 olan okul öncesi okullaşma oranı yüzde 95, yüzde 44

3 farklı beslenme çeşidi! Raw, Paleolitik, Friganizm YOK ARTIK DİYECEKSİNİZ!

1.Raw beslenme     Raw yani "çiğ" beslenme, vegan beslenmenin bütün kurallarına artı olarak, bitkilerin 40 derecenin üstünde pişirilmemesi ilkesine dayanıyor. Raw food, doğanın bizlere sunduğu besinleri, sebze ve meyveleri, en saf haliyle tüketmeye dayalı bir beslenme biçimi. Besinler hiç işlem ve ısı görmeden, ham halleriyle tüketiliyor. Böylelikle içindeki her şey canlı olarak vücudumuza giriyor. Çiğ kuru yemişler, tohumlar, filizlendirilmiş baklagiller, kurutulmuş meyveler ve tüm taze meyve ve sebzeler yenilebiliyor. Sebzeler çiğ tüketildiğinde, içlerinde bulunan vitamin ve enzimler yok olmaz; vücudun pH seviyesi alkali (bazik) hâle gelir.     Çiğ beslenmenin temellerini incelemek için geçmişe bir göz atmak gerekiyor. Bu yüzden milattan öncesine ışınlanıyoruz. İlk insanların doğada buldukları her şeyi pişirmeden tükettiklerine rastlıyoruz. Ateş bulunduktan sonra beslenme düzenleri de değişmeye başlıyor haliyle. Raw food ise yüzyıllar öncesinin geleneğini yaşatıyor, atala

Günümüz bayramları ve bayramda kadın olmak hakkında:

      Ne güzeldir bizim bayramlarımız, torunlar gelir, harçlık alınır, eller öpülür, sarılırız, sohbet ederiz, tatlılar yeriz, akrabaları gezeriz, börekler yapılır... Çok neşeli geçer bizim bayramlarımız, güler eğleniriz.     Bir de madalyonun arka yüzüne bakalım mı? Eğer bir kadınsanız bu yüzü zaten biliyorsunuzdur.      Maalesef ki ataerkil ve geleneklerine bağlı (!) bir toplumda yaşıyoruz ve bizim muhteşem geleneklerimizde bayram arefesinde börekler açılır, sarma dolma yapılır, tatlılar yapılır, binbir çeşit lezzetli yemekler hazırlanır. Bunlar kulağa çok güzel geliyor değil mi?       Mis gibi kokan bir ev tabii ki güzel ama bunun arkasında günlerce süren temizlik, cam silmekten ağrıyan kollar, perde takmaktan tutulan beller, çamaşır suyundan kokan eller ve beyazlayan tırnaklar...      Tadı damağımızda kalan yemekler harikadır. Sarma sarmaktan tutulan boyunları, pasta börek yapmak için saatlerce ayakta kalmaktan ağrıyan ayakları, kahvaltıyı hazırlamak için bir buçuk saat önce uyanmı

Odaklanma Sorunu - Konsantrasyonunu nasıl artırırsın? Odak sorununu birlikte aşalım.

Ortalama bir kullanıcı günde 2617 defa telefonuna dokunur. Ağır kullanıcılarda bu sayı 5427’dir. Ortalama bir kullanıcı günde 145 dakika telefonuyla ilgilenir. Ağır kullanıcılarda ise bu sayı 225 dakikaya kadar çıkar. (kaynak: DSCOUT) Sen de bu kullanıcılardan birisin değil mi? Matematik ödevini yaparken, tezini yazarken, ders videolarını izlerken sürekli telefonuna bakmak istiyorsun. “5 dakika bakayım bir şey olmaz” diyorsun ve saatlerini o mesajlaşmalarda, o sürekli kaydırdığın videolarda geçiriyorsun değil mi?      Günümüz dijital dünyasında çabucak odağımız dağılabiliyor. Bilgi her yerde ve biz bu artan bilgi formlarıyla başa çıkma ihtiyacı hissediyoruz. Bu dijital düzen zamanımızı ve dikkatimizi azaltıyor. Elimizdeki işe konsantre olamamak çağımızın hastalıklarından biri, herkes nasıl daha iyi odaklanacağını, nasıl konsantre olacağını bilmek istiyor. Durum böyle olunca konsantrasyon ve odaklanmayı geliştirmenin yollarını arıyoruz. Gel önce konsantrasyonun ne demek olduğunu öğ

Doğayı Instagram'la sevmek... -'beğeni' için yaşadığımızın farkında mıyız?

      Şikayetçiyiz. Küresel ısınmadan, şehir gürültüsünden, modern çağın kölesi olmaktan hep şikayetçiyiz. Şikayet ederken de oturduğumuz evin balkonundan, pikniğe gittiğimiz yerden, tatil için gittiğimiz plajdan 100 tane fotoğraf çekip bunları Instagram'ımızda paylaşmaktan da kaçınmıyoruz. Fotoğrafta biz güzel çıkmadık diye arkadaki manzaranın muhteşemliğini boşverip siliyoruz fotoğrafı. Bu kadar kolay çünkü.      Pikniğe gittiğimiz ormanda su şişelerimizi, peçetelerimizi, plastik tabaklarımızı bırakmaktan hiç çekinmeyiz, insanız çünkü doğayı severiz! Yüzmek için gittiğimiz plajda havlumuzu bırakıp gitmek ya da güneş kremimizin bitmiş pakedini bırakıp gitmek bizim için kolaydır, insanız ya, denizi kumsalı çok severiz! Akşam keyfi için evimizin önündeki parka gideriz ve yediğimiz dondurma çöpünü çöp kovasına atmak bize zor gelir, insanız çünkü doğayı çok severiz! Arkadaşlarla iki bira içeriz şişelerini de yolun kenarına fırlatırız ne olacak, insanız çünkü doğa bizim için vazgeçilme

Peskateryen Beslenme. Nedir ve ne değildir?

PESKETARYEN BESLENMENİN KÖKENİ? Pesketaryen beslenme, özü itibarıyla vejetaryen beslenme şekline deniz mahsullerinin de dahil edildiği bir beslenme şeklidir. Yani pesketaryenler kırmızı et ve kümes hayvanlarını tüketmezler. Merri am-Webster sözlüğü pescetarian sözcüğünün kökenini 1993 yılına kadar götürmektedir ve tanımını "beslenmesinde balık dışında başka ete yer vermeyen kişi" şeklinde yapmaktadır. Pesketaryen diyetinde sebze, meyve, deniz ürünleri, süt, yumurta, kuruyemiş ve kurubaklagiller yer alıyor. İdeal bir pesketaryen menü, yeşilliklerin ve sebzelerin yüzde 50, deniz mahsullerini veya bitki proteinlerinin yüzde 25, tam tahılların veya diğer karbonhidratların ise yüzde 25 oranında beslenme listesine dahil edilmesinden meydana geliyor. Akdeniz diyeti ve Japon diyetine benzetilen pesketaryen diyeti, ana gıdasının balık olması ile ortak paydada buluşturuyor.

Rafine Şekersiz Beslenme - Tatlısız Bir Hayat Olur Mu?

Şekersiz beslenme  Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2019 yılı verilerine göre Türkiye’de yıllık şeker tüketimi 30,6 kg. Türkiye bu miktar ile 180 ülke arasında 64. sırada yer alıyor.  En fazla şeker tüketiminin olduğu ülke ise 54 kg ile Barbados. Küba 52 kg ile ikinci sırada. Belçika, Yeni Zelanda ve Kosta Rika 48 kg şeker tüketimi ile sırasıyla altıncı, yedinci ve sekizinci sırada bulunuyor. Kuzey Kore 4 kg ile 176. durumda. Çin ise 7 kg ile 167. sırada bulunuyor. Nedir bu rafine şeker denilen şey? Rafine şeker, şeker pancarının üretim sürecinde elde edilen katkı maddelerinden üretilen beyaz şekerdir. Bu şeker, beyaz tahıl ürünleri, şekerlemeler, meyve suları ve çeşitli gıdalarda bulunmaktadır. Rafine şeker, özellikle insülin direnci ve obezite riskini arttıran bir besin olarak bilinmektedir. Şekerin ne gibi zararları olabilir ki? Bilimsel çalışmalar, şekerin vücuda olan zararlarının çok çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini göstermektedir. Örneğin, fazla şeker

Frutaryen Beslenme. Steve Jobs diyeti! Nedir, Nasıl uygulanır?

Frutaryen beslenme     Steve Jobs diyetini hiç duydunuz mu? Bu diyet Steve Jobs tarafından uzun yıllar takip edilmiştir ve onun çoğu zaman sadece bir çeşit meyve veya sebze ile hayatını sürdürdüğü bilinmektedir. Hatta Mr. Jobs filminde oynayacak olan Ashton Kutcher, role girebilmek için bu beslenme düzenine geçmiştir ve filmin çekimleri başlamadan iki hafta önce hastaneye düşmüştür.     Peki frutaryen beslenme nedir? Bu beslenme düzeni, bireyin temel olarak veya sadece meyveler ile beslenmesi olarak tanımlanmaktadır. Tüketilen besinlerin %80’inin meyve ve sebze, gerisinin yağ ve protein olması da bazı frutaryenler tarafından kabul görmektedir. Bu beslenme şekli diyabet hastalığına neden olur diye düşünülmüş fakat frutarienler üzerinde yapılan bir araştırma diyabet ve şeker hastalığına hiçbir etkisi olmadığını göstermiş . Lakin çok uzun süre bu beslenme düzenini devam ettirmek, sağlığımız için gerekli olan pek çok besini almamıza engel olur ve yetersiz beslenme riskini hayli yükseltir.