Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Konfor alanı ve başarı hakkında;

        Bu yazıda iki konudan bahsedeceğim; birincisi konfor alanı hakkında, ikincisi de asıl başarının 4'de uyanmak olmadığı hakkında olacak.       İnternette, arkadaşlarımızla sohbetlerimizde, okuduğumuz bir kişisel gelişim kitabında hep duyduğumuz şu konfor alanı hakkında konuşmak istememim nedeni artık yanlış anlaşılıyor oluşu. Evet artık konfor alanı işini yanlış anlıyoruz. Konfor alanından çıkmak demek aslında yapmaktan rahatsızlık duyduğun, sevmediğin ama yapmak zorunda olduğun şeyleri yapmak demektir. Sadece sevdiğimiz şeyleri yaparak bir ömür geçiremeyiz, bu mümkün değil. En basitinden spor yapmayı herkes sevmez, hoşlanmaz ama bir derecede hepimiz yapmak zorundayızdır. kas ağrılarına, incinmelere rağmen yapmak zorundayızdır. bu konfor alanımızdan çıkmak demektir çünkü sevmesek de yapmak zorundayız.       İnternette şu sıralarda konfor alanının sadece telefona daha az bakmak ya da yataktan kalkıp birkaç saat ders çalışmak olarak anlaşıldığını görüyorum, evet bir ölçüde doğr

Dijital Minimalizm nedir?

    Galerinizde aradığınız bir fotoğrafı bulmak için dakikalarınızı harcadığınız oldu mu? Telefon menünüzde çok fazla uygulama olduğu için ihtiyacınız olan uygulamayı bulamadığınız oldu mu? Rehberinizin çok gereksiz ya da alakasız kişilerle dolup taştığının farkında mısınız? Bilgisayarınızın çöp kutusunun normal dosyalardan daha dolu olduğunu düşünüyor musunuz? Aynı masada oturduğunuz kişilerin hepsinin dakikalarca telefonlarına bakmasından rahatsız oldunuz mu hiç? Müziksiz ders çalışamam diyen kişileri gördünüz mü?      Dijital minimalizm, hayatımızın vazgeçilemez bir parçası olan teknolojik aletlerimiz kapsamında sadeliğe ve seyreltmeye gidilmesidir. Uzun zamandır kullanmadığınız uygulamaları tespit edip kaldırmak, galerinizi önemli fotoğraflar haricinde temizlemek, rehberinizde bulunan kişiler arasında hiç arayıp sormadığınız kişileri ya da yıllar önce lazım olup şimdi gereksiz numaraları temizlemek, uygulamalara ayırdığınız vakti azaltacak kısıtlayıcı uygulamalar indirmek, sade ve

Cahillik güçtür.

       Ülkemizde son zamanlarda farkettiğim bir şey var; toplumumuz okumayı, öğrenmeyi, bilgi edinmeyi, bir alanda uzmanlaşmayı gereksiz buluyor. Sadece gereksiz bulmuyor, okumayı öğrenmeyi küçümsüyor ve bunu reddediyor.      Doğru dürüst cümle kuramayan, kelimeleri yanlış söyleyen, yöresel konuşmayı üstünlük olarak gören, yazım yanlışsız bir metin bile yazamayan kişileri gördükçe çıldıracak gibi oluyorum. Cahillik belki onların tercihi değildi, belki buna mecbur kaldılar ama şimdi okuma yazma için yeterli imkanları varken bile bunu reddediyorlar.      Ebeveynlerin, akrabaların, çevrenin okuyan kişiler üzerinde söylediği çok iğrenç ve saçma söylemlerini hatırlatayım sizlere; "okuyup filozof mu olacaksın?" "üniversitelerin ne olduğunu görüyoruz" "sen boşuna okuyorsun bu kitapları, bir işe yaramaz" "gerçek hayat bu kitaplarda yazmıyor, kaldır kafanı da gerçekleri gör" "dün çalıştığın dersi hatırlıyor musun bari" Bu ifadelerin hepsi bana s

Üniversite Bölüm Seçimi: Mutluluk ve Başarıya Giden Yolda Önemli Kararlar

   Üniversite ve bölüm tercihleri başlamadan önce böyle bir yazıyı okuman gerekiyor diye düşündük. Hayatınızın en önemli sınavı gibi görünen ama aslında hiç de öyle olmayan YKS sınavı, hazırlanması ve iyi puanlar alması zor bir sınav. Önemli olan bu süreci hayatının merkezine koymayıp, hobilerini bırakmadan, iyi ve sağlıklı alışkanlıklar edinerek geçirmen.        Okuduğum bölümden memnun olup olmadığım sorusu, bazen zihnimin bir köşesinde beni rahatsız ediyor. Belki senin de benzer düşüncelerin vardır. Bölüm seçimi hayatımızın önemli bir parçasıdır çünkü seçtiğimiz bölüm, gelecekteki işimizi belirleyecektir. İşimiz, hayatımızın büyük bir kısmında bizimle olacak. Kısaca 2. eşin olacaktır. Bu nedenle, gerçekten hayatımız boyunca yapmak istediğimiz işten emin olup olmadığımızı sorgulamamız doğaldır.      Bu konuda düşünmeye başlamadan önce, okuduğun veya seçmeyi düşündüğün bölümdeki dersler ve konular senin için uygun mu, ilgi çekici mi? Bir insan için, sevmediği bir konuya ilgi göstermek

son günlerde beni tükenmiş hissettiren şey:

Sorumluluk almak genellikle iyi bir şeydir. Sorumluluk, kişinin işlerini, görevlerini ve sorunlarını yerine getirme yeteneğini gösterir. Sorumluluk sahibi olmak, kişinin güvenilirliğini, başarı oranını ve saygınlığını artırabilir. Ancak sorumluluk almak da aşırıya kaçıldığında veya kişinin kapasitesini aşacak şekilde fazla olduğunda olumsuz sonuçlar doğurabilir. Fazla sorumluluk almak, aşırı stres ve baskıya neden olabilir, kişinin kendisini yetersiz veya başarısız hissetmesine sebep olabilir. Bu durumda, iş veya görevleri düzgün bir şekilde yerine getirmekte zorlanabilir ve sağlığı, ilişkileri veya genel yaşam kalitesi olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle, sorumluluk almak iyi bir şey olabilir, ancak kişinin kendi kapasitesine ve sınırlarına uygun bir şekilde yapılmalıdır. Kendi becerilerini ve zamanını doğru bir şekilde değerlendirme, gerektiğinde yardım isteme ve sınırları belirleme önemlidir. Sorumluluk alırken dikkatli olmak, kişinin hem kendisi hem de başkaları için en iyi sonuçları

Ben senin annenim, babanım.

      Ben senin annenim, senin odana izinsiz girebilirim. Sen uyurken senin odanı süpürebilirim, senden izinsiz dolaplarını karıştırabilirim çünkü ben senin annenim. Misafir geldiğinde namaz kılması için senin odana yönlendirebilirim, çocuk uyuyacaksa senin odanda uyut malarını sağlayabilirim çünkü ben senin annenim. Senin işin, derslerin, sınav haftan, notların benim pek de umrumda değil, sen bana diplomayı getir yeterli. Senin evleneceğin kişiye benim karar vermem, onu sevmem gerekir çünkü ben senin annenim. Sen beni üzemezsin, kıramazsın. Cennet annelerin ayakları altındaymış çünkü. Benim her dediğimi yapmak zorundasın, annenin sözünü dinlemelisin. Ben sana kızıyorsam vardır bir bildiğim. Senin yaşın kaç başın kaç? Sen nerden bileceksin ki bu işleri?     Ben senin babanım, sana kızabilirim, bağırabilirim, dövebilirim. Sen uyurken kapıları çarpabilirim, bağırarak telefonda konuşabilirim, babanım çünkü ben senin, her şeyi yapabilirim. Eğer sen bir kızsan sen ergenliğe girdikten sonra

Dindarlığın geldiği son nokta hakkında;

Din, insan hayatının birçok alanında rehberlik eden ve yaşam biçimimizi belirleyen bir inanç sistemidir. Dinin özü, insanların kendileri, dünyaları ve yaratıcısı hakkındaki inanç ve değerlerinin bir araya gelmesidir. Ancak, dindarlık kavramı bazen yanlış anlaşılmakta ve yanlış yorumlanmakta. İnsanlar, dindarlık hakkında farklı düşüncelere sahip olabilirler. Kimi insanlar dindarlığı sadece ibadet etmek, dua etmek ve dinin yasa ve kurallarına uymak olarak algılarlar. Ancak dindarlık sadece bu işlemlerden ibaret değildir. Din, aynı zamanda insanlara güç, umut ve huzur veren manevi bir boyuttur. Dinin özü, insanların hayırseverlik, yardımseverlik, adalet, dürüstlük, sorumluluk ve sadakat gibi değerlerini geliştirmesine yardımcı olur. Dindarlık, bazen yanlış anlaşılabilir ve yanlış yorumlanabilir. Bu, birçok farklı faktöre bağlı olabilir. Örneğin, bazı insanlar kendilerini dindar olarak tanımlarken, gerçekte dinin özüne aykırı davranışlar sergilerler. Bazıları da dini siyasi bir amaç için k

Zamanımızı gerçekten önemsiyor muyuz?

"Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider."      Bu dizeleri ustalıkla kaleme alan şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı, 45 yaşında hayata gözlerini yummuştur. Zamanın kısıtlı olduğunun farkındaymış ama bu kadar kısa olduğunun farkında değilmiş. Biz de Tarancı gibi zamanımızın çok olduğunu ve yaşamak için daha çok yıllarımızın olduğunu sanıyoruz. İşlerimizi erteliyoruz, kişisel mutluluğumuzu göz ardı ediyoruz, gelecek için kaygılanmaktan uyuyamıyoruz, geçmişte yaşadığımız olaylardan sıyrılamıyoruz, anda kalmak yerine aklımızı başka olaylar ve kişiler üzerine yoruyoruz.      Hayatımızın, ömrümüzün kısıtlı olduğunu aklımıza getirmek yerine düşünülebilecek en saçma şeyleri bile düşündüğümüzün farkında mısınız? Mesela okuldaki öğretmenimizin bir arkadaşımızı azarlaması, ailemizde olan kavgaların bizim yüzümüzden kaynaklandığını düşünmek, hiçbir şeyi beceremediğimizi düşünü

Glutensiz beslenme nedir? İnsanlar neden glutensiz besleniyor? Çölyak hastaları ne yer?

Gluten nedir? Gluten arpa, çavdar ve buğday gibi tahıllar içinde bulunan doğal bir protein türüdür ve aslında tahılın önemli ve faydalı kısmıdır. Büyük yapılı bir protein olduğu için hassasiyeti olan bazı bireyler tarafından veya çölyak hastaları tarafından sindirilemez ve birçok sağlık sorununa sebep olur. Elastik yapısıyla hamurlara dayanaklılık veren ve ekmeğe yapısını kazandıran gluten proteinidir. Glutensiz beslenme, içeriğinde gluten bulunmayan yiyecek ve gıdaların kişilerin beslenme listesinde yer alması demektir. Genellikle glutene karşı hassasiyeti olan ve çölyak hastalığı bulunan kişilere önerilmektedir. Bu beslenme düzeni ile hedeflenen amaç, hastalığın kişiler üzerinde oluşturduğu semptomların kontrol altına alınması ve kişilerin yaşam kalitesinin artırılmasıdır. Daha çok tedavi amacıyla uygulanan bu yöntemi, bazı kişiler tarafından kilo vermek için de kullanılabilir. Glutensiz Beslenmenin Faydaları Nelerdir? Bağışıklık sistemi hastalıklarından biri olan çölyak hastalığı,

Minimal yaşam nedir? Nasıl minimalist biri olursun?

Minimal yaşam nedir? Minimalist, hayatında sadece yeteri kadar olana yer veren sadeliği seçen demektir. Minimalist, minimal yaşamı başaran kişilerdir. Gereksiz olan şeyleri en aza indirgeyerek, ihtiyaçlarını fazlalıklardan arındırabilen ayrıca abartılı ve büyük seçimler yerine daha ufaklarını tercih eden kişi demektir. Minimalizm, 60’lı yıllarda sanat çevrelerinde yayıldıktan sonra bir yaşam biçimi olarak da ele alınmıştır. Bu kapsamda minimalist yaşamın “Az tüketim, çok huzur.” gibi bir mottoya sahip olduğu söylenebilir. Kısa sürede tüm dünyada yayılmaya başlayan minimalizm akımı, bireylerin yaşamlarında karmaşıklıktan çok sadeliğe yönelmesini sağlar. Minimalist yaşam ne değildir? Minimalist yaşam, çoğunlukla “gönüllü sadelik” olarak da tanımlanır. Sıklıkla karşımıza çıkan minimalist yaşam örnekleri, dış görünüşte kavramın kendisini iyi bir şekilde yansıtıyor gibi görünse de felsefe bakımından minimalizmi yansıtmayabilir. Yani minimalizm, sırf daha sade bir görünüme ulaşmak için gardı

Feminizm nedir? Nerede ve nasıl ortaya çıkmıştır? Erkek düşmanlığı mı?

  Feminizm nedir? Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çeşitli ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan hareket. Sözcüğün köken olarak Latince "femina" ve onun Fransızca türevi olan "féminisme" sözcüğünden geldiği ve Türkçe eş anlamlısının "hatunculuk" olduğu belirtilmektedir. Kadın hareketi doğrudan kadınları ilgilendiren ve dolaylı olarak kültürü ilgilendiren konularda bilinç uyandırır. Feminizmin temel amaçları; eğitim, iş, çocuk bakımı gibi konularda eşit haklara sahip olmaktan, yasal kürtaj hakkından, kadın sağlığı konusunda ilerlemelere, tacizin ve tecavüzün engellenmesinden lezbiyen haklarına kadar uzanır. Feminizm ve daha fazla konuyla ilgili bilgi edinmek için Instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Buraya tıklayarak Instagram adresimize erişebilirsiniz! Feminizm amacı nedir? Feminizm, bir teori olduğu gibi aynı zamanda da "hak eşitli

Okullarımız, bizim süslenen fabrikalarımız.

     Biz Türk gençliği, eğitimimiz için, bağımsızlığımız için çok çalışıyoruz. Lakin istediğimiz yaşamı, hayalini kurduğumuz dünyayı bir türlü oluşturamadan yaşlanıp ölüyoruz. Bunun sebebi nedir? Neden bir türlü hayallerimizi gerçekleştiremiyoruz? Yatmadan önce kurduğumuz o hayat nerede?  Hayalperest kimliğimiz bazı olaylar ve güçler tarafından öldürülüyor. Astronot olmak isteyen kişiler bir bakıyoruz ki manav olmuş, doktor olmak isteyen kişiler bir bakıyoruz ki ev hanımı olup dördüncü çocuğuna hamile kalmış, pilot olmak isteyen kişiler bir bakıyoruz ki çiftçi olmuş. Yanlış anlaşılmasın ben burada manav olmayı, ev hanımı olmayı ya da çiftçi olmayı küçümsemiyorum, bunlar çok emek isteyen ve kutsal meslekler. Benim dikkatinizi çekmek istediğim nokta, hayallerimizin, yeşeren çiçeklerimizin bir makasla özensizce, lâlettayin bir şekilde kesilmesi. Bizi öyle yüksek duvarların arasına aldılar ki, sıçrasak dahi çıkamıyoruz. O duvarı yıkacak aleti de elimizden yavaş ve özenli bir şekilde aldıla

Kendin olma özgürlüğü. Biz bu muyuz?

Biz bu hayata başkalarını memnun etmek için mi geldik? Aman annem üzülmesin, aman babam kırılmasın, aman sevgilim darılmasın... Biz bu muyuz yani? Bir kere geldiğimiz şu hayatta başkalarının istediği gibi, onların memnuniyetine göre yaşamak için mi geldik? Hayallerimizi bile kısıtlayarak ve belli çizgiler dahilinde kuruyor olduk farkında mısınız? Bir evim olsun, arabam olsun bir de eşim olsun yeter diye düşünebiliyoruz artık. bunlar da güzel şeyler elbette ama neden artık kuzey ışıklarını görmeyi, Times meydanındaki kocaman ekranları arkamıza alarak fotoğraf çekilmeyi, Japonya’daki yöresel yemekleri yemeyi,  ülkemizi gezmeyi düşünmüyoruz? Sığ düşünür olduk. Çevremizdeki insanların düşünce tarzlarına maruz kalarak, kendimizi onlar gibi yetiştirerek sığ düşünür olduk.  Kayboluyoruz. İçimizdeki hevesi kaybettiğimiz için kendimiz de kayboluyoruz. Sıradan hale geliyoruz. 20 yıl önce genç olan anne babamız, 50 yıl önce genç olan nene dedemiz gibi biz de şimdi 18 20 yaşında gençler olarak kay

Türkiye'deki kadın hakları nelerdir? Boşanma, soyadı ve eğitim...

     İçeriğe geçmeden önce birkaç şey söylemek istiyorum. Ben utanıyorum, kadın haklarını konuşmadan önce kadın cinayetlerini konuşmaktan, kız çocuklarının okula gönderilmemesini konuşmaktan utanıyorum. Kadın haklarını bilmek tabii ki çok önemli ama bunları ne sebeple öğrendiğimiz de büyük önem taşıyor. Yaklaşık 12 sayfa olan bu yazıma hoşgeldiniz, iyi okumalar.      Türkiye'de kadın hakları konusu, Batı dünyasındaki gelişmelere paralel olarak 19. yüzyıl ortalarından itibaren gündeme gelmiştir. Günümüzde Türkiye'de kadınların başlıca sorunları şunlardır: Aile içi şiddete ve kabadayılığa maruz kalmak Toplumsal ve kültürel baskı. Eğitim-öğretim imkânlarından yoksun bırakılmak. Çalışma hakkından yoksun bırakılmak. İş yerinde ayrımcılık ve gelir adaletsizliği. Kadına yönelik şiddet     Ben bu başlık altında bir şeyler yazmaktan şuan utanıyorum. Bu kadar kadın cinayeti olmasından utanıyorum. Keşke "Türk kadını yine tarih yazıyor" "kadınlar ekonomik bağımsızlığının tad